BRISTOL’UN, YUNANLILARIN İZMİR’İ BOŞALTMASI GEREKTİĞİ KONUSUNDAKİ RAPORU
Sakarya Savaşından sonraki gelişmeler içinde ABD Yüksek Komiseri BristoFun bir ilginç raporu dikkatimizi çekiyor. Bristol, barışın kesinlikle sağlanabilmesi için Yunanlıların İzmir’i boşaltmaları gerektiğini öne sürüyor. Bunun gerekçelerini anlatıyor. Yunanlılar boşaltmıyorlar İzmir’i... Ama bir yıl sonra denize dökülüyorlar.
İşte Bristol’un raporu:
Rapor
22 Kasım 1921, İstanbul Sayın
Dışişleri Bakanı
Washington
Efendim,
Yakındoğu’da son üç yılın olaylarını izleyen bir kimse, kendini iyimser olmak lüksüne bırakamaz. Ancak iki hafta önce olayların barışçı bir uzlaşma yolu üzerinde ilerlediği izlenimini ortaya çıkarmıştır. Franstziar Kemalist\er\e bir anlaşma imzaladılar. İtalyaniar da onları izlediler. Belki de İngilizler de aynı yolda bir davranış içine gireceklerdir. Bununla beraber ufuk bir defa daha kararmıştır. İngi- lizler gene de Yunan Hükümetine para ve vaat biçiminde cesaret vereceğe benzemektedirler. Yunanlılar da sonuç olarak Anadolu’daki çılgınca mücadelelerini sürdüreceklerdir. Ingilizlerin, Müttefik dayanışması ıçısından, Fransızların Kemalistlerle ayrı bir anlaşma yapmasından yakınmalarında haklılık payı vardır. Ve yayınlanmamış anlaşmanın Türklerle Fransızlar arasındaki gizli hükümleri konusunda söylenen doğruysa, Fransızların attığı adım Yakındoğu’da gelecekte anlaşmazlıklar çıkmasına neden olabilir. Bununla beraber Fransız görüşüne büyük sempati duyuyorum, hiç olmazsa gerçek durumu kavrayıncaya kadar ne yapacağını bilmeyen İngilizler gibi sonsuza dek beklememişlerdir. İngilizlerin Yunanlıları desteklemeleri, Fransızların ve İtalyanların tek başına girişimde bulunmalarına neden olmuştur. İngilizler bu destekleme politikasını sürdürürlerse, bir yanda İngilizler, öte yandan Fransızlar ve İtalyanlar olmak üzere bu parçalanma nasıl önlenebilir? Bunu görmek güçtür.
Yunan Başbakanı Gounaris’in Londra’daki görüşmelerinin uzaması, Türklerin kuşkularını artırmıştır ve onları İzmir ve belki de Trakya boşaltılmadan barış yapılamayacağı görüşüne daha sıkı bağlamıştır.
Teyit ettiremediğim, ancak özel bir kaynaktan, İstanbul Hükümeti Dışişleri Bakanı İzzet Paşa ile Ankara’da Mustafa Kemal aralarındaki telgraflaşma hakkında bir bilgi aldım. Bu bilgi Ankara Hükümetinin neler düşündüğüne ışık tutmaktadır:
“İsmet Paşa Ankara'ya gönderdiği telgrafında İngilizlerin, Fransızların Bouillon’la yapılan görüşmelerde Fransız- lara tanınan ayrıcalıklara kızdıklarını bildirmiştir. Mustafa Kemal ise yanıtında Fransızlara tanınan ayrıcalıkların ancak Türkiye ile genel bir anlaşma imzalandıktan sonra yürürlüğe gireceğini, Gounaris’in Londra’daki sürüp giden varlığının böyle bir barışçı çözüme yardımcı olmayacağını belirtmiştir. Ayrıca, Yunan ordusu genelkurmay başkan yardımcısı Albay Stratigos’un İngiliz Genelkurmayı ile her gün görüşüp dersler aldığını, Yunanlıların İngilizlerin desteğini kazanmak için Yunanistan’da ve işgal bölgesinde geniş ayrıcalıklar tanımayı önerdiklerini, eklemiştir. Bunların karşılığı olarak Yunanlılar mali yardım ve yeni bir askeri harekâta girişmek için cephane yardımı beklemektedirler. Mustafa Kemal ayrıca Gounaris’le görüşmelerin mahsus uzatıldığını, böylece Avam Kamarasının tatile girdiğini ve burada Yunanlılara yapılacak yardımın eleştirilmesinin önlendiğini telgrafında belirtmiştir. ”
İngiliz ajanı olmakla ünlü bir Türk, İstanbul’da iyi haber alan bir kişiye, İngilizlerin şimdi hangi koşul altında olursa olsun Türklerle barış yapmayacağını, Yunanlıların baharda son bir saldırıya hazırlandıklarını, Yunan saldırısı ile birlikte, Kürtlerin arkadan Mustafa Kemal’e saldıracaklarını bildirmiştir.
Bu gibi haberler kuşkusuz propaganda olmakla birlikte, Türkleri mücadeleden alıkoymak amacıyla çıkarılmaktadır. Son zamanlarda, İngilizlerin Kürdistan’da faaliyette oldukları, hem de Mezopotamya’nın kuzey sınırını korumak, belki de Anadolu’ya saldırıda bulunurlar umuduyla Kürtle- ri kullanmak istedikleri yolunda söylentiler çıkarılmıştır.
İngiltere’de iken İngiliz kabinesiyle Türkiye durumunu görüşen ve yakınlarda İstanbul’a dönen İngiliz işgal komutanı General Harrington birkaç gün önce Padişahla uzun bir görüşme yapmış ve bu görüşmeye yerel basında geniş yer verilmiştir. Görüşmeyle ilgili şu açıklama yapılmıştır:
“Padişah hazretleri Yıldız sarayında işgal orduları komutanı General Harrington ile özel bir görüşme yapmıştır. Görüşme çok samimi geçmiş ve bir saatten fazla sürmüştür. Bu görüşmenin, barış ve her iki ülkenin çıkarları açısından, Hilafet’le Büyük Britanya’nın dostça ilişkilerinin yenilenmesi için bir başlangıç olması ümit edilmektedir. "
Buradaki bilgiden Padişahla Ankara arasındaki ilişkilerin hiç de candan olmadığı bir defa daha anlaşılmaktadır. Bu ilişkilerin karşıt olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Padişahı, Halife olarak Ankara Hükümetine karşı oynamak ve kendini Hilafetin koruyucusu göstererek İslam dünyasını Ankara Hükümetinin aleyhine çevirmeye çalışmak, yararsız, eski bir İngiliz oyunudur.
Yakındoğu’daki bugünkü İngiliz politikasıyla ilgili olarak şu etkenler, dikkate alınmalıdır:
1. İngilizler, İngiliz İmparatorluğundaki öteki Müslümanları etkileyeceği kuşkusuyla Türkiye ile barış yapmakta kararsızdır. Bir zamanlar İngiliz sömürge idaresi, 1 ürki- ye’ye karşı hoşgörülü bir politika izlenmesi, İstanbul’da Padişah otoritesinin güvence altına alınması politikasından yanaydı, ama o zamanlar f ürkiye, Ingilizler tarafından ye. nilmiş ve dizleri üzerine düşmüş durumdaydı. Şimdi iSe Türkiye, dünyaya meydan okumuştur ve bu meydan okumada bir ölçüde başarılı olmuştur. Artık sömürge idaresi, bir Müslüman kuvveti kabul edip Müslüman çıkarlarına uygun bir barışa razı olması halinde ortaya çıkabilecek ciddi sonuçları göz önüne alırsa buna hiç şaşmam.
2. Lord Curzon’un politikası baştan beri kuşkusuz Türk aleyhtarı idi. Onun İran’daki politikası iflas etmiştir. Türkiye’deki politikası da aynı durumdadır. Gene de bir İngilizin inatçılığıyla, Türklere karşı Yunanlıları destekleyerek, başlangıçta yaptığı hatayı kabule yanaşmamaktadır.
3. Geniş İngiliz ticari çıkarları Yunanlıların başarısına bağlanmıştır. Lloyd George üzerindeki etkisi ünlü olan Sir Basil Zakharoff un Yunan politikasının başarısına mali yönden iyice karıştığına inanılmaktadır.
Yunanlılar İzmir’de kaldıkça Anadolu’da uzun süreli bir barışın sağlanabileceği kanısında değilim. Er ya da geç İngilizler bunu kabul edeceklerdir. Ama korkarım bu gerçekleri kavramaya henüz hazır değillerdir. Ve bu nedenle Yakındoğu’ya barışın gelmesi umut ettiğim kadar yakın değildir.
Saygılarımla.
(Kaynak: Amerikan Gizli Belgeleriyle Türkiye’nin Kurtuluş Yılları / Orhan Duru)
DOĞU CEPHESİ KUMANDANI KÂZIM KARABEKİR PAŞA'YA* (22 KASIM 1921)
Ankara 22.11.1337 [1921]
Doğu Cephesi Kumandanı Kâzım Karabekir Paşa Hazretleri'ne
Hilmi Bey hakkında Erkânıharbiyei Umumiye Riyaseti'ne 19.11.1337'de [1921] yazılan şifreli telgrafname öğrenildi. Hilmi Bey'in seyahati ve Enver Paşa ile görüşmesi memuriyeti tarafımızdan değildir. Enver Paşa arkadaşlarının Batum'daki faaliyetlerine tamamen iştirak etmeyen buradaki arkadaşları içlerinden birini gönderip Enver Paşayı ikaza lüzum gördüklerini bana bildirdiler. Ve bu zatın görüşmesini tesirli kılmak için Enver Paşa'ya hitaben bir mektup yazılmasını teklif ettiler. Gidecek zata benim tarafımdan memur olmadığını ve Enver Paşa ile anlaşacak bence hiçbir mesele olmadığını beyan ile böyle bir mektup yazılmasına lüzum olmadığını bildirdim. Yalnız gidecek zatm seyahati mahiyetinin Moskova'daki sefirimizce bilinmesi uygun olacağı fikriyle sefire hitaben bir mektup istediler. Fuat Paşa'ya Hilmi Bey'in seyahatinin Enver Paşa'ya bazı nasihatlerde bulunmak maksadına dayandığını yazdım. Hilmi Bey ve arkadaşları böyle bir görüşmeye lüzum görmüşler ve Hilmi Bey için doğrudan doğruya Meclis'ten izin almışlardır. Devletlilerinin yazısından, adı geçenin seyahatinden faydalı bir netice çıkmayacağı tahakkuk ettiğinden, kendisine Fuat Paşa'ya hitaben yazdığım mektubun1 gönderilmesine lüzum kalmadığından 13. Fırka Kumandanı'na verilmesini telgrafla bildirdim. Hilmi Bey'in seyahatine yol gösterenlerden Adnan^ dahi adı geçenin dönmesi lüzumuna dair kendisine telgraf vermesini rica ettim. Hakikaten seyahatine lüzum kalmamıştır, Efendim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi
Mustafa Kemal
Batı Cephesi Komutanlığı, genel bir saldırı düşünüldüğünü bildirdi. SAD Sonbahar Saldırı Planı gibi bu plan da uygulanamayacakur. (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Çukurova'yı boşaltmakta olan Ermenilerin temsilcileriyle Türk ileri gelenler arasında Yenice'de bir toplanu yapıldı. Franklin Bouillon ve Fransız Konsolosu Laporte'un da kauldığı toplanuda, Türk-Fransız Anlaşması'nda bölgede kalacak Hıristiyan azınlıklarla ilgili madde açıklandı ve Ermenilerden bölgeyi boşaltmamaları istendi. Bouillon, Mustafa Kemal'in üzerinde bırakuğı olumlu etkiyi anlatu . Ermeniler ise, hayatları hakkında resmi bir güvence verilmediğini ileri sürdüler. Bu gibi toplanular, yayımlanan bildiriler, Fransızların sakinleştirme çabaları, Ermenilerin korkusunu gidermeye yetmeyecek ve Ermeniler, Fransızlarla birlikte Çukurova'yı boşaltacaklardır. (Veou: 614, 618, 620; Ener:1 53; Ener 2: 286; Ter.Hak. 23: Hicret men edildi; Akşam: 15 Aralık) . (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Ardahan Mebusu Hilmi Bey, Mustafa Kemal'e, Meclis'e, İçişleri Bakanlığı'na çektiği telgraflarda, dün 13. Tümen Komutanı ve Trabzon Vali Vekili Sami Sabit Bey tarafından Batum'a gitmekten alıkonulmasından ötürü şikayette bulundu. Sami Sabit Bey, bu telgraflarda kumandanlara hakaret edildiğini ileri sürerek Hilmi Bey'in cezalandırılmasını karabekir'den isteyecek, Karabekir de Başkumandanlık ve Genelkurmay'dan bu konuda istekte bulunduğu karşılığını verecektir. (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Bekir Sami Bey, Ankara ile İtalya arasındaki uzlaşmanın iflas ettiği yolundaki söylentileri yalanladı. Ankara Hükümeti'nin görüşmelerin yeniden başlamasını beklediğini, Yunanlılara karşı kazanılan zafer üzerine Misak-ı Milli dışında isteklerde bulunacak kadar çıldırmadığını söyledi. (HM: 14 Aralık) (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Sovyet Rusya'nın Ankara Elçisi Natsarenus, "hastalık" nedeniyle yurduna dönmek üzere Ankara' dan ayrıldı. Yeni Sovyet Elçisi Aralof, 27 Ocak'ta Ankara'ya gelecektir. Natsarenus 19 Haziran'da Ankara'ya gelmişti. (HM: 1 6, 23) (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Yüksek Komiser Rumbold, Curzon'a raporunda, Ankara ile temasa geçmenin yararı olmadığını bir kere daha bildirdi. Gerekçe olarak Ankara'nın Misak-ı Milli'yi esas aldığını belirtti. Dışişleri'nin notu: "Ankara'ya anlatmalı ki, yalnız İngiltere ile değil, bütün Müttefiklerle karşı karşıyadır. Doğu Trakya'nın
Türklere geri verilmesi söz konusu değildir. Ancak Müttefiklerin birleşik cephesi Ankara'yı yola getirebilir." 25'te Harington, görüşmelere tez elden girişilmesini önerecektir. (Şimşir iV: 85; Şimşir 3: 315; Sonyel il: 244) * Rumbold, İzzet Paşa'ya "Misak-ı Milli kabul edilemez" dedi (Jaeschke 1 : 1 67) . (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Amerikan YUksek Komiseri Bristol, Ankara ile anlaşma yoluna giden Fransızları haklı bulduğunu bildiriyor. Biristol, Dışişleri'ne raporunda İngiliz politikasının aleyhinde bulundu, İzmir'in boşalulması görüşünü savundu. (Duru: 1 36) (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Kibil'de İngiltere ile Afganistan arasında bir anlaşma imzalandı. Buna göre İngiltere Afganistan'ın tam bağımsızlığını tanıdı. İki ülke karşılıklı elçiler gönderecek. (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Tercümanı Hakikat: Ermeni ve Gürcülere Anadolu'nun ilk yardımı olarak gönderilen Tuz
Yenigün: Sakarya Meydan Muharebesi, bu milletin en şanlı bir hayat imtihanı oldu. Bütün tarihte bu kadar uzun süre bir meydan muharebesi görülmemiştir. -(Gazete yeniden Ankara'da yayımlanıyor. Sakarya Savaşı günlerinde Kayseri'ye taşınmış ve 2 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında burada 3 1 sayı yayımlanmışb)
Açıksöz'de İsmail Habib: Rumların bizden şikayete haklan yoktur.
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)