Türk-İngiliz esir değişimi anlaşması. Ankara Hükümeti adına Hamit Bey ile İngiliz Yüksek Komiseri Rumbold arasında İstanbul'da imzalanan anlaşma ile Malta'da tutuklu Türklerin tamamı ile Ankara Hükümeti'nin elindeki İngilizler karşılıklı olarak serbest bırakılıyor. 16 Mart 1921'de Bekir Sami Bey'in Londra'da imzaladığı anlaşmaya göre Anadolu'daki İngilizlere karşılık Malta'daki 118 Türk'ten 64'ü serbest bırakılıyordu. Ankara Hükümeti bu anlaşmayı tanımamışu. Tutuklular 1 Kasım'da İnebolu'da değiştirileceklerdir.
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Kastamonu İstiklal Mahkemesi'nin bugün yayımlanan kararları: Asker kaçağı ve katil Osman oğlu Ömer'in Bolu'da idamına, arkadaşının 15 sene Sivas'ta ağır hapsine, mahkemede yalan beyanda bulunan Mustafa'nın iki yıl hapsine, vb. Mahkeme kararında, bu kararların gazetelerde yazılmasının ve köylere kadar yayılmasının zorunlu olduğu belirtiliyor.
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Ankara'nın Bala ilçesine bağlı Bünyan Köyü Muhtarı Veli Çavuş, Ankara İstiklal Mahkemesi'ne bir dilekçe vererek köylüye karşı kötü davranan, söven ve arpalara haksız yere el koyan Jandarma Yüzbaşısı Nuri ile Hasan ve Hikmet Çavuşlardan davacı oldu. İstiklal Mahkemesi, sanıkları 16 Kasım'da kürek cezasına çarpuracaktır. (Kandemir 3: 119)
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Tercümanı Hakikat: Briand, hem Gunaris, hem de Bekir Sami Bey'i dinledi. Fransız gazeteleri, Fransa'nın düşmanı olan Kral Konstantin'e yardım edilemeyeceğini ima ediyorlar. -Mustafa Kemal Paşa, Eskişehir'de taarruz hazırlıyor. Açıksöz'de 1.Habib: Fransızlarla yapılan itilaf, Türkler kadar Fransızları da sevindirmelidir. (Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan) İkdam: Venizelos, Avrupa'nın şımarık çocuğudur. Yunanistan'da yeniden başa geçerse, iki ülke arasında barış olmaz. Türkoğlu: Yunanistan'da neler oluyor? -Ahmet Refik'in şiiri: "Anadolu Türk yurdudur ey Yunan/Durma, orda bulamazsın hiç aman/ Elde kalan şerefinle durma kaç/Gelen kışur, kalırsın sonra aç..."
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Macar Magyarsag gazetesi: Avrupa ülkeleri, küçük düşürücü anlaşma yapmağa başlan eğik olarak tahammül ettikleri halde, Türkiye bunu yapmadı, karşı geldi. Çünkü başlarında bir Kemal Paşa vardı. (Bel. 177: 81)
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Ankara Antlaşması "İngiltere, Almanya konusunda Fransa'ya oyun oynamıştı. Fransa da, Doğuda İngiltere ve Yunanistan'a karşı Türkiye lehine politika izlemekle aynı oyunu oynayabilecektir. Fransız kamuoyu bu sebeple Türkiye yanlısı olmaya başlamıştır. Türk ordularının, Yunan ordularını I. ve II. İnönü Savaşları'nda yenmesi de Fransa üzerinde olumlu bir etki yapmıştır. 1921 Haziran ayından itibaren İtalya’nın Güneybatı Anadolu'yu sessiz sedasız boşaltması da etkileyen başka bir faktör olmuştur. Bütün bu gelişmeler sonunda, Mayıs 1921'de başlamış olan Türk-Fransız yakınlaşması, Haziran'da Ankara da başlayan görüşmelerle gelişmiştir. Fakat Yunan ordusunun Eskişehir-Kütahya taarruzu yüzünden görüşmeler askıya alınmıştır. Sakarya Savaşı'nda Yunan ordusunun bozuluşu Fransa'nın Türkiye'ye yaklaşmasını çabuklaştırmıştır. Sonunda 20 Ekim 1921 de Ankara Antlaşması'nı imzalamıştır.” Alman gölgesinden ürkerek rast geldiğine sataşan Fransızlar, sonunda, karanlık yolun sonu gelmez bir izbe olduğunu anlamışlardır. Zaten Suriye'de ve Doğu'da İngiliz politikasının esiri olmuş Fransa için bu doğru bir adımdır. Ancak İngiltere gelişmeleri öğrenince Fransa ile gizli bir anlaşma imzalayarak Adana'nın boşaltılmasını sağlamaya çalışmışsa da, başaramamıştır. Amaç, Türkiye'yi bir ateş çemberi içinde tutmaya devam etmektir. Halbuki Doğu'da Ermeniler'e, Batı'da Yunanlar'a vurulan darbeler, bu çemberin parçalanmaya başladığına işaret etmiştir. Franklin Bouillon heyeti de, Anadolu'ya gelerek, iki tarafın uzlaşmasına ortam hazırlamışlardır. Hatta Briand, yeni bir antlaşma imzalanacağını ve bunda her iki tarafın çıkarlarının dikkate alınacağını duyurmuştur. İşte Franklin Bouillon heyeti, bu antlaşmayı imzalayacak olan heyettir. Fransızlarla yapılan antlaşmaya çok yer veren Yeni Gün, antlaşmanın maddelerini yayınlamakta, Fransız kamuoyunun bakışını yakalamaya çalışmaktadır. Yeni Gün, Ankara Antlaşması'nı nasıl degerindiriyordu? Antlaşmaya verdiği önem neydi? Biz konunun daha Çok bu yönüne bakmaya çalışacağız.
Ankara antlaşması ile Misak-ı Milli’de ilân ettiğimiz azınlıklar hukukunu kabul ettiriyor ve Damat Ferit'in imzaladığı sevrı parçalamaya başlıyorduk. İskenderun'da kültürel özerkliğin ve resmi dil olarak Türkçe'nin kabulü de önemliydi. Bazı eksiklikleri ile beraber, Turk-Fransız Antlaşması Türkiye için çok önemliydi. Bunu, Türkiye’nin düşmanlarının telaşlarından ve üzüntülerinden anlamak mümkündür. Bu telaşın görüntüsü olan tartışmaların ise, su üzerine yapılan nakışlardan fazla bir değeri yoktur. Kavga, Türk'ün yorganı üstünedir, fakat yorgan daha fazla Türk'ün olmuştur.
İngiltere, Ankara Antlaşması hakkında Fransa'dan bilgi istemiş ve Fransızlar verdikleri cevapta; azınlık haklarının korunduğunu, Romanya ile Macaristan arasındaki azınlık hukukunun Fransa ile Türkiye arasında da aynen geçerli olduğunu, ayrıca Fransa'nın Adana, Mersin ve Antep'te üç temsilci bırakacağını belirtmiştir.
Fransızlarla imzalanan bu antlaşma, bir barış antlaşması değildir. Belki onun bir girişidir. Daha sonra genel barışın kararlaştırıldığı sırada doğal olarak bugün için Fransızlar lehine olan bazı yönler, Misak-ı Milli ile tamamen uygun hâle getirilecektir. Bu antlaşma, en son çözüm olarak görülmektedir. Gerçekten azınlık hukukuna fazlaca dikkat edilen bu antlaşma dolayısıyla, eski Ermeni Cumhuriyeti Başkanı Aharonian, Fransız Başbakanı'na teşekkür etmiştir. Ama, yine de bu antlaşma sonunda hızlı bir Ermeni göçü meydana gelmiştir. Bu göçte Türkler'in bir sorumluluğu olmadığını Fransa kabul etmiştir. Lübnan, Filistin, Mısır ve Suriye'ye göç eden Ermeniler, kabul edilmeyince tekrar Mersin'e gelmişler, oradan da İzmir ve İstanbul'a gitmişlerdir . Bütün ülkelerdeki azınlık haklarım aynen kabul eden antlaşmanın uygulanmasında da herhangi bir sorun çıkmamıştır.
Ankara Antlaşması'nı bir barış olarak görmeyen Yeni Gün, bu antlaşmayı, hakkımızı onaylayan Fransa ile imzalanmış bir sözleşme olarak değerlendirmektedir. Milli amaçlara ulaşılmasında diğer devletlerle olacağı gibi, Fransızlarla da bir barış antlaşması imzalanacaktır. İskenderun gibi büyük çoğunluğu Türk olan yerlerimizin tekrar ve tamamıyle Türkiye'ye katılmaları sağlanacaktır.
Fransız tarafı bu antlaşmayı şöyle yorumluyordu:
"İngiltere, Mütareke'den sonra İstanbul'da denetimi altına aldığı Halife ile gizli antlaşmalar yapar, Hilâfete muhalefet etmek için Şerif Hüseyin ve çocuklarını tutar, bunlardan Faysal'ı Irak Kralı, Abdullah'ı Mavera-yı Şeria hükümdarı yaparken, Fransa'nın da çıkarlarını çiğneyen ve düzenbaz İngiltere, şimdi Fransa'nın ananelerine uygun bir antlaşmayı eleştirmesi çelişkidir”
Ankara Antlaşması, hem İngiliz ve Fransız basınlarında ve hem de yönetim düzeyinde tartışmalara neden olmuştur. Briand da, antlaşmanın İngiliz çıkarlarına aykırı olmadığını, Bekir Sami Bey ile daha önce yapılan sözleşmelerin imzalanmış şekli olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır. O'na göre, “Fransa kendisini savaştan kurtardığı için kimse Fransa'yı eleştiremez ve itiraz edemezdi. Çünkü Briand da, îngilizler Emir Faysal'ı, Irak Krallığı'na tayin ettikleri zaman İngilizler'e itiraz etmemişti.” “Ayrıca, Mondros Mütarekesi hükümleri ağırdı. Bu milli bir hareketin oluşmasına neden olmuştu. Türkiye tamamen silâhtan arındırılamamıştı. Doğu'da Fransa'nın fazlaca asker bulundurması da imkânsızdı. Fransa'nın Müslümanlar üzerindeki etkisi zayıflıyordu. Mustafa Kemal Paşanın ordusu kuvvetlenmiş ve Yunanlılar'ı da yenmişti. Sıra Fransa'ya geliyordu. Öyleyse Ankara Antlaşması, Fransa'yı Doğu'da içinde bulunduğu çıkmazdan kurtarmıştı.”
Briand'ın istifası, Türk-Fransız ilişkilerinde gerilemeye ve özellikle Ankara Antlaşmasından vaz geçmeye neden olmamıştır. Franklin Bouillon, Fransa'nın mali durumunun da böyle bir antlaşmaya Fransa'yı zorladığını, Kuva-yı Milliyeciler'in Alman taraftarı olduğu yolundaki iddiaların yanlış olduğunu, dünya düzeninin sağlanabilmesi için Doğu'da da barışın şart olduğunu açıklamak zorunda kalmıştır. İngiltere'ye karşı savunma yapmak zorunda kalan Franklin Bouillon, Fransa'nın Doğu'daki geleneksel siyasetine döndüğünden, hak ve adalete saygılı olduğundan, Yakın Doğu ve İslâm dünyasında önemli sonuçlar doğuracağına inandığından ve antlaşmanın gizli tutulmadığından söz etmektedir. Türk- Fransız Antlaşması, Fas Müslümanları'nı çok sevindirmiş ve bu haber de Bouillon'u doğrulamıştır.
Ankara Antlaşması, Fransız Hükümeti ve basınının Türkiye lehinde olduğunun kanıtıydı. Poincare, Briand'dan sonra iktidara gelince, Türk- Fransız Antlaşması’nın barışa kadar geçerli olduğunu duyurmuştur. Türk milliyetçilerine verilen teçhizat ise, güvenliğin sağlanması için verilmiştir. Ancak bu antlaşma, Türk tarafının da düşündüğü gibi bir barış antlaşması değildir.
Fransızlar'la Türkler'in anlaşması üzerine Londra'da oluşan endişelerin ortadan kaldırılması için Fransa'nın gerekli açıklamaları yapması beklenirken Times, Fransızlarla Türkler'in Ankara Antlaşması'nı imzalamalarına değil, İtilâf Devletleri'nin Türkiye ile genel bir barış yapmadığına üzülmektedir.
Fransızlar'ın Ankara Hükümeti'ni resmen tanımaları, İngiliz-Fransız Antlaşması'na aykırıdır, denilemez. Mart 1920'de Londra'da toplanan konferansta Bekir Sami Bey'i Türkiye'nin baş delegesi olarak İtilâf Devletleri kabul etmişti. İstanbul delegelerinin önüne geçmesini sessizce karşılamışlardı. İngilizlerle Fransızlar, Yunan askeri harekâtına baştan beri farklı bakıyorlardı. Önemli olan Fransız antlaşmasını, îtilâf Devletleri ile yapılacak genel barışın bir basamağı haline getirebilmekti.
"Ankara Antlaşmasının sağladığı faydalardan birine İngiltere çok itiraz etti. O madde ise; Bağdat demiryolundan Halep'in berisinde ve ilerisinde askeri nakliye amacıyla Türkler'in faydalanmasını gerektirmektedir. İngiltere buna karşı çıkarak, güya Irak'a yönelik bir saldırıyı dile getirmektedir. Gerçekte ise Yunan Cephesi'ne ağırlığın verilmesi olasılığından korkmaktadır.”
"Ankara Antlaşması'nın en önemli sonucu, Türkiye karşısındaki İngiliz-Fransız blokunun parçalanmasıdır. Fransa da İngiltere'den intikam almış oluyordu.”
(Kaynak: Anadolu’da Yenigün / Nurettin Gülmez / Syf 103)