top of page

28 Haziran 1921

İleri harekata geçmeye hazırlanan Yunanların dün gece boşalttıkları İzmit'e Türk kuvvetleri girdi. Bursa yönüne giden Yunanlılar İzmit'ten çekilirken 200 ev ve dükkanı yaktılar, 300 kadar kişiyi katlettiler. İzmit'in geri alınması önemli askeri ve siyasi etkiler yapacaktır. Bu zamana kadar İnebolu üzerinden sağlanan Ankara-İstanbul bağlantısı için daha kısa bir yol açılmış oldu. İstanbul halkı, Milli Kuvvetler'in İstanbul'a geleceği umuduna kapılmaya başladı.


(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)


Merkez Ordusu Kumandanı Nurettin Paşa, Genelkurmay Başkanlığı'ndan gelen emri duyurarak erkekleri iç kısımlara nakledilen Rumların geride kalan kadınlarının ırz, can ve mallarının dost ve düşmana karşı Hükümet'çe güvenlik içinde bulundurulmasını, hiç bir saldırıya meydan verilmemesini emretti


(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)


Ankara'daki görüşmelerini tamamlamış olan Fransız Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Franklin Bouillon, Türk hatlarını terk ederken Kelebek İstasyonu'ndan Mustafa Kemal'e çektiği telde, dostluk duygularını belirtti, gösterilen kabulden ötürü teşekkür etti. Bouillon, buradan Adana ve İskenderun' a gidip Ankara'ya geri dönecektir.


(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)


Petit Parisien: Konstantin, nüfuzunu kurtarmak için askeri saldırıya hazırlanıyor. İtilaf Devletleri'nin notası da bu girişimi hızlandıracak. Yunan iddialarının savunulur olmaktan çıkmasını sağlamak için Kuvayı Milliye de çarpışmakta acele ediyor.


(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)


MÖSYÖ FRANKLİN-BOUİLLON’DAN T.B.M.M. BAŞKANI MUSTAFA KEMAL PAŞA’YA


Kelebek , 28.6.1921


Hatlarınızı terk ederken Ankara’da bana gösterilen kabulden dolayı minnettarlık duygularımı son bir kez daha Ekselanslarına sunarım. Bana gösterilen samimiyeti unutmayacağım. Bu kabulde ülkelerimizi geçmişte olduğu gibi gelecekte de birleştirmesi gereken anlayışın kesin bir güvencesini görmekteyim

Derin saygı ve hararetli sempati duygularıma inanmalarını Ekselanslarından rica ederim.


FRANKLİN – BOULLION


ATATÜRK İLE YAZIŞMALAR / BİLAL N. ŞİMŞİR / 118


Franklin Bouillon kendisine sunulan önerilerin hükümeti tarafından kabulünün güç olduğunu ve hatta kabul edilemeyeceğini söyleyerek konuşulan konuları hükümetine bildirmek istemiştir. Ancak Ankara’dan haberleşmenin güç olduğu, Mersin veya Suriye’ye giderek oradan telsiz telgraf ile daha kolay olacağı gerekçesiyle görüşmelere ara verilmesini önermiştir. Franklin Bouillon beraberinde Binbaşı Sarrou ile 25 Haziran 1921 Cumartesi günü akşamı saat dokuz buçukta Ankara’dan hareket ederek Pozantı ve Kelebek yoluyla Adana’ya gitmiştir.


Franklin Bouillon, TBMM Başkanı Mustafa Kemal Paşa’ya Kelebek istasyonundan 28 Haziran 1921’de çektiği telgrafta: “ Hatlarınızı terk ederken Ankara’da bana gösterilen kabulden dolayı minnettarlık duygularımı son bir kez de ülkelerimizi geçmişte olduğu gibi gelecekte de birleştirmesi gereken bir anlayışın kesin bir güvencesini görmekteyim. Derin saygı ve hararetli sempati duygularıma inanmalarını Ekselanslarından rica ederim” demektedir.


29 Haziran’da Adana’ya varan Franklin Bouillon, bir ay buralarda kalmış ve bu süre içinde Beyrut’a gitmiştir. Muhtemelen Beyrut’ta Fransız Yüksek Komiseri General Gouraud ile de görüşerek Ankara görüşmeleri hakkında bilgiler vermiştir. Franklin Bouillon’un bu süre içinde hükümetiyle olan temssları hakkında bir bilgiye sahip değiliz. Ancak bu arada Yunan taarruzunun başlayarak Afyonkarahisar, Kütahya ve Eskişehir’in düşmesi neticesinde Türk ordusu Sakarya’nın doğusuna çekilmek zorunda kalmıştır. Bu zor duruma düşülmesi, Fransızlara güneyde bir anlaşma yapma zaruretini ortaya çıkarmıştır. Nitekim bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın güneyde Fransızlarla anlaşma sağlanması için gayretlerinin devam ettiğini görüyoruz. Temmuz sonunda Hariciye Vekaleti Hukuk Müşaviri Münir Bey’le Adana’da buluşan Franklin Bouillon’u, görüşme yapmak için Mustafa Kemal Paşa Ankara’ya davet etmiştir. Bu suretle Fransızlarla ilişkisini sürdürme yolundaki isteğini göstermiş oluyordu. Ancak Bauillon Türk-Fransız anlaşması hakkında Briand’ın görüşlerini almak ve Paris’te kesin anlaşma metnini hazırladıktan sonra Ankara’ya dönmek bahanesini ileri sürmüştür. Bouillon’un hakikatte düşündüğü ise Yunan taarruzunun sonucunu beklemektir.


MİLLİ MÜCADELEDE MUSTAFA KEMAL PAŞA’NIN YABANCILARLA TEMAS VE GÖRÜŞMELERİ / DOÇ. DR. CEMAL GÜVEN / 126-127


İstanbul’da yayınlanan İkdam gazetesi yazarlarından Yakup Kadri Ankara’da. Kendisine kılavuzluk yapması için Muttalip Bey adında tombul birini görevlendirmişlerdi. Muttalip Bey geziyi Ankara tren istasyonundan başlattı. Tozlu toprakları yoldan (bugünkü istasyon caddesi) kentin merkezine doğru ilerlemeye koyuldular. Sağda büyük bir bataklık vardı. (Bugünkü Gençlik Parkı) Yakup Kadri bataklığın yanından geçerken Ankaralı’ların sıtmalı çehrelerinin nedenini anlamış oluyordu. Taşhan’a yaklaştıklarında solda tek katlı taş binanın önünde durdular. Burası meclisti. İçeri girdiklerinde okul sıralarıyla dolu bir salonla karşılaştılar. Meclisten çıkınca toprak bir meydanı (Bugünkü Ulus Meydanı) geçerek ünlü Taşhan’a (Bugünkü Sümerbank Genel Müdürlüğü) geldiler. Hükumetin yüksek dereceli memurlarının çoğu ve Ankara’ya gelen hatırlı ziyaretçiler bu odalarda yatıyorlardı. Taşhan’ın yanından yukarıya Ankara Kalesine doğru çıkmaya başladılar. (Anafartalar Caddesi) Biraz ilerideki muhallebici dükkanı yeni açılmıştı. Ankara’nın ilk pastanesiydi. Onun yanındaki köfteci ucuz sayılırdı. Berberin yanındaki kunduracı dükkanı ‘Hayyim’ adındaki bir Yahudi'nindi. Ismarlama ayakkabı ve çizme yapardı.


Hacı bayram camiine çıkmakta olan Karaoğlan caddesinin başına gelince sağa döndüler. Tahtakale’ye doğru yürürken Muttalip Bey konuşmasını sürdürüyordu. Görüldüğü gibi Ankara’da üç tür giysi içindeydiler. Köylüler Orta Anadolu köylü giysileri giyiyorlardı. Subaylar ve erler üniformalıydı. Milletvekili, memurlar, öğretmenler, genç yaşı aydınlar ayrı bir sivil üniforma giyiyorlardı sanki: Başlarında kalpak, koyu renk yünlü bir ceket ve külot pantolon. Yünlü çorap pantolonun üstüne çekilir, belde bir tabanca bulunurdu. Bu yurtseverler tipik bir eşkıya görünümündeydiler. Yan yana kasap dükkanlarını geçtikten sonra ‘Demirciler Çarşısı’na geldiler. (Bugünkü Sobacılar Çarşısı) Çarşıda çekiç sesinden geçilmiyordu. Bütün çarşı süngü yapmakta ustalık kazanmıştı. ‘Biz’ diyordu Muttalip Bey, ‘Demire ilk su veren çeliği ilk yapan milletiz. Bir süngüyü mü yapamayacağız? Avrupalılar sanayi kurmamızı önlediler ama küçük sanatımızı öldüremediler. Gelip tek tek şu demirciler, şu sobacılarla uğraşamadıkları için bu ustalar ayakta kaldı. Halkı değil miydi efendim?’


Yakup Kadri ‘Hilal-ı Ahmer’ misafirhanesindeki odasına döner dönmez ilk izlenimlerini yazmaya koyuldu. Yazısının ancak 12 Temmuz 1921’de gazete yayınlanabileceğini bilseydi belki bu denli acele etmeyecekti.


(Kaynak: Sakarya 1 / Alptekin Müderrisoğlu / Syf 79)

GUN GUN KUTULUS yazi.JPG
bottom of page