Sakarya cephesinde her iki tarafın piyade ve topçu atışları bütün gece devam etti. Savaş, bütün şiddetiyle sabahtan akşama kadar da sürdü. Yunan kuvvetleri, Türk kuvvetlerine önemli kayıplar verdirerek biraz daha ilerlediler. Yunan kuvvetlerine saldırıya devam emri verildi. Cephenin ortalarında bulunan Yıldız Sapanca hatundaki Yunanlılar, Türk cephesini yardılar. 61. ve 57. Tümenler, bir kısım toprakları Yunanlılara terk ederek çekilmek zorunda kaldılar. Yunan İkinci Kolordusu Güzelcekale'nin bütününü işgal etti. Türklere önemli kayıplar verdiren Yunanlıların takati de azalıyor. İkmal merkezi çok gerilerde kaldı. Yunan askerlerine bir somunun al uda biri dağıtılabildi. Bir efzon alayından iki tabur, subaylarının yarısını ve 350 erini kaybetti. Albay Evangelo da ölenler arasında. Türk Samsun Alayı'nda da birlikleri yönetecek subay kalmadı. Türk ordusu, savunma hattını 2 km. daha geriye aldı. Böylece savaşın başında kuzeyden güneye uzanan savunma hattı, batıdan doğuya uzanan bir hat halini aldı. Yunan karargahında iyimserlik hüküm sürüyor. Fevzi Paşa, bazı komutanların cepheyi geriye alma isteklerine karşılık, açılan her gediğin tıkanmasını, elverişli olan yerlerde karşı saldırılarla cephenin düzeltilmesini emretti.
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Güzelcekale'yi almak için çarpışan Yunan askerleri için yapılan mezara konulan yazı: Burada vatan ve kralları uğruna şehit düşen bir subayla 27 er bulunmaktadır. Yunan 1 2. Tümen Komutanı'nın anı defterinden: Türk ve Yunan cesetleri çürümeye başladığından çok fena koku neşrediyorlardı. Karargahın erkanından çokları kusmak üzere idiler. Bunları gömmeye vaktimiz yoktu...
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
Milli Savunma Bakanı Refet Paşa, yurdun muhtaç olduğu bir zamanda orduya koşan askerlik çağındakilere, ordunun takviyesi için çalışan bütün fertlere, halka, ihtiyar heyetlerine, jandarma ve polise, Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleriyle mülki ve askeri memurlara ve ulusal yükümlülük komisyonlarına bir genelge ile teşekkür etti
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
İkdam: Türk Kuvayı Milliyesi yenilmez bir kuvvettir. Uğrunda en ağır fedakarlıktan icrada tereddüt etmediği milli emelleri tamamen elde edeceğine iman ederek, o neticeye ulaşmaya kuvvetli bir kalp emniyeti ile intizar ediyoruz.
(Kaynak: Kurtuluş Savaşı Günlüğü / Zeki Sarıhan)
İstanbul’daki Müttefik ordular Başkomutanı İngiliz General Harrington Londra’ya şifreli bir telgraf çekti:
‘bu sabah gizli kaynaktan alınan ek bilgiler, Türk Batı Ordusu karargahının bugün tüm cephe boyunca genel ve kesin bir Yunan saldırısı beklediğini göstermektedir.’
İngiliz Gizli Haber alma örgütünün Anadolu’daki uzantısı Black Jumbo, Türk askeri sırlarını İstanbul’a aktarmaya devam ediyordu. İngiliz altınları iyi iş görüyordu. Türk’ün ölüm-kalım savaşı verdiği günlerde, satılık kişilerin cephe yakınlarına sızmış olmaları çok acıydı.
Anadolu Türkü cephedeki düşmanlarının karşısındaydı, onunla vuruşuyordu. Ama içindeki düşmana karşı çaresizdi. İçindeki düşman sinsiydi. İçindeki düşman iyice gizlenmişti.
(Kaynak: Sakarya / Alptekin Müderrisoğlu / Syf 152)
Bugün yapılan saldırılardan bir anekdot:
Dün bütün gün Yunanların art arda yeniledikleri saldırıları durduran 15.Tümen oldukça ağır yitikler vermişti. Alay ve tabur komutanlarının şehit düşmesi ve yaralanmasıyla başsız kalan savaşçılar Yunanların gece başlattıkları büyük saldırıyı göğüslemekte sıkıntı çekmeye başladılar. Ağır düşman baskısı altında kalan birkaç bölüğün bozularak geri çekilmesi, öteki bölüklerde hızlı bir paniğin baş göstermesine yol açtı. Kargaşalık sabaha dek sürdü. 15.Tüman komutanı Albay Şükrü Naili, (Gökberk) atını dört nala sürerek alayların toplanma yerine geldi. Sert bakışlarıyla subay ve erleri süzdükten sonra eliyle tutsak alınan Yunanları göstererek gürledi.
‘Dövüştüğünüz adamlar nah bunlar! Bunlardan adam çıkar mı? Tepeyi şimdi geri alacaksınız!’
Albay Şükrü Naili, sözünü bitirir bitirmez atını kırbaçladı oradan uzaklaştı.
Zaten ortalıkta subay olarak bir iki yüzbaşı ve birkaç teğmenden başka kimse kalmamıştı alaylarda. Onlar hırsla birliklerini toplamaya giriştiler.
‘Birinci tabur buraya!’
‘Üçüncü bölük buraya!’
Biraz sonra acı gerçek anlaşıldı. Bir bölükte hiç subay kalmamıştı. O bölüğün hayatta kalan savaşçıları bir başka bölüğe katıldı. Birlikler yayılarak tepenin eteklerine dek yürüdüler. Sonra gök gürlemesine benzer bir uğultuyla saldırıya geçtiler.
‘Allah Allah Allah!’
(Kaynak: Sakarya / Alptekin Müderrisoğlu / Syf 156)
Muharebenin 7.gününde genel durum şu şekildeydi:
Yunanlar Türk cephesini merkezden yarmak, Kuzey’den Polatlı, güneyden Haymana yönünde kuşatıcı saldırıyla Türk kuvvetlerini kısa sürede yok ederek Ankara’ya ulaşma planını uygulamayı sürdürmüşler ve saldırı yapmışlardı. Ölü ve yaralı olarak ağır yitikler vermelerine karşın, elde ettikleri başarı birkaç km ilerlemiş olmaktan ileri gitmiyordu. Toydemir’i ele geçirdikleri halde daha kuzeye çekilen Türk kuvvetlerini izlememeleri büyük bir fırsatı kaçırmalarına neden olmuştu.
Gece yarısından itibaren 90 km uzunluğundaki cephe boyunca saldırıya uğrayan Türk birlikleri genellikle mevzilerini korumayı başarmışlardı. Ancak Baraközü deresinden Çaldağ'a kadar uzanan kesim tam kapatılamamıştı. Yarın bu boşluktan gelişecek Yunan saldırısı Çaldağ'ın elden çıkmasına ve Ankara yolunun açılmasına neden olarak tehlikeli bir durum doğurabilirdi.
(Kaynak: Sakarya / Alptekin Müderrisoğlu / Syf 156)
Mustafa Kemal’in Sakarya Zaferi sonrası 19 Eylül 1921’de mecliste bir konuşma yaptı. O konuşmanın bugün ile ilgili olan bölümünden kesitler:
Ağustos’un 29.günü yine Beylikköprü’den ta Dikilitaş ve daha onun doğusunda Büyük Gökgöz mevzilerine kadar bütün kuvvetiyle genel taarruza kalkışmıştır. Bugünkü muharebe neticesinde Dikilitaş civarında ve onun daha biraz batısında fazlaca bir kısım arazi kazanmaya muvaffak oldu. Bunu müteakip ordunun merkezini Sarıhalil ve Korsak mevkiinden geçen hatta olmayı münasip gördük. Dikilitaş civarında ilerlemeye muvaffak olan düşmana karşı tertibat almış olan kuvvetlerimizle düşmanın bir hizaya gelmesi için bütün cephede tertibat almış olan kuvvetlerimizle düşmanın bir hizaya gelmesi için bütün cephede böyle bir değişikliği uygun buldu. Hakikaten vaziyet harita üzerine mütalaa buyurulursa görülür ki, bugüne kadar kıtalarımızın müdafaa ettiği hattı tamamen bir dil açı teşkil etmek üzere kuzeyden güneye uzanan Sakarya hattı ve tamamen batıdan doğuya uzayan Ilıca hattından teşekkül ediyordu. Şimdi biz bu dik açıyı atarak müdafaa hattı merkezini geriye almak suretiyle daha kısa, daha yoğun olan bu müdafaa hattına sahip bulunmuş oluyorduk. Yani düşmanın Dikilitaş istikametinde biraz arazi kazanmış olması bize cephe değişikliği yıprattı ve bu değişiklik düşmanın aleyhine ve bizim lehimize olmuştur. Bittabi böyle bir cephe değişikliği manzarası düşmanı çok ümitlere düşürdü.
(Kaynak: Atatürk’ün Bütün Eserleri Cilt 11 / Syf 404)